9.524,59 TRY BIST 100 BIST 100
4,52 CNY CNY CNY
34,72 EUR EUR EUR
32,54 USD USD USD
0,13 CNY CNY/EUR CNY/EUR
45,49 TRY Faiz Faiz
88,76 USD Petrol(brent) Petrol(brent)
28,28 USD Gümüş(ons) Gümüş(ons)
4,43 USD Bakır(lb) Bakır(lb)
117,60 USD (CME) 62% Fe (CME) 62% Fe
385,00 USD Gemi Söküm Gemi Söküm
2.496,44 TRY Altın(gr) Altın(gr)

İçmimarlık mesleğine dair her şey!

İçmimarlık hakkında tüm merak ettiklerinizi işin duayeninden dinledik. Eskişehir Teknik Üniversitesi Mimarlık ve Tasarım Fakültesi İçmimarlık Bölüm Başkanı Prof. B. Burak KAPTAN ile sadece www.insaatnoktasi.com ziyaretçilerine özel söyleşi gerçekleştirdik.

İçmimarlık mesleğine dair her şey!

Öncelikle bize biraz kendinizden bahseder misiniz?

Ankara doğumluyum. İlkokul, ortaokul ve liseyi TED Ankara Kolejinde tamamladım. Arkasından o dönem yeni açılan Bilkent Üniversitesi İçmimarlık ve Çevre Tasarımı bölümünün yetenek sınavına girdim ve kazandım. Mezuniyet sonrasında iki yıl yurt içi ve yurtdışında çalıştım. Asıl hedefim olan akademisyenlik olanağını Eskişehir Anadolu Üniversitesi’nde yakaladım. O tarihten itibaren üniversitede öğretim üyesi olarak çalışmaktayım. 1994 yılından yakın zamana kadar üyesi olduğum meslek odamız TMMOB İçmimarlar Odası’nda birçok görevlerde bulundum. Mesleğimizle ilgili birçok konuda görüş hazırladım. Yasa ve yönetmeliklerin hazırlanmasında meslek odama katkılar sağladım. Bilkent Üniversitesinden hocam olan Nilgün Çarkacı ile birlikte önce yedek sonra asil olmak üzere TMMOB yönetim kurulu üyeliği görevinde de bulundum. Bu süreçte hem sektörde nasıl tanındığımızı hem diğer meslek mensuplarının mesleğimize ve odamıza bakışını hem de bu insanların diğer meslek alanlarına bakış açılarını ve yaklaşımlarını gözlemleme şansım oldu. Bu bakış açıları benim hem proje hem de akademik çalışmalarımı biçimlendirdi.

Bunlar dışında üniversitede ders düzeyinde başladığım fotoğraf çekme merakımı geliştirdim. Birçok karma sergide fotoğraflarımla yer aldım. Bazı eserlerim koleksiyonlara dahil edildi. Ayrıca erken yaşlarda başladığım spor hayatımda lisanslı sporcu olarak çeşitli branşlarda ve takımlarda yer aldım. Bugün ise ara verdiğim spor hayatıma başta yelken ve dalış olmak üzere ağırlıklı olarak su sporlarıyla devam etmekteyim.

Üniversite ve eğitim ile bağınızı, içmimarlık dünyasında bugüne kadar nasıl bir yolculuk yaptığınızı anlatır mısınız?

Akademik yaşantım Anadolu Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi İçmimarlık bölümüyle başladı. Bu bölümde araştırma görevlisi olarak başladım. Önce aynı kurumda yüksek lisans yaptım. Sanatta yeterlik çalışmamı ise Ankara Hacettepe Üniversitesinde tamamladım. Bu aşama benim için önemli bir deneyimdi. Hem mesleki ve akademik bilgimin gelişmesinde hem de hayat görüşümün olgunlaşmasını sağlayacak önemli akademisyenlerle birlikte çalıştım. Sonrasında ise akademik yaşamın aşamalarını adım adım geçtim. Ağırlıklı olarak tasarım kuramı, içmimarlık kuramı, içmimarlık eğitim programları, içmimarlık tarihi ve mesleki yeterlikler konusunda uzmanlık çalışmalarım var. Özellikle 2007 yılından itibaren mesleki yeterlikler kapsamında Bologna süreci konusunda üniversite ve eğitim programları ile meslek eğitiminin sınıflandırılması konularında çalışmaktayım.
Bunun dışında ulusal ve uluslararası düzeyde yayınlanmış makale ve bildirilerim bulunmaktadır. İçmimarlık ve Kültür adında bir kitabım bulunmakta. Bu çalışmaların yanında mümkün olduğunca çeşitli ve farklı konularda projeler çalıştım. Bu çalışmalar mesleki uygulama ve deneyim bilgimin yeni ve güncel kalmasını sağladı. Bizim gibi bölümlerde, yani temeli uygulamaya dayalı, kişiye özel uygulamaların yapıldığı mesleklerin eğitimi için bu deneyimlerin önemli olduğunu düşünmekteyim. Neredeyse her gün yeni bir malzemenin ortaya çıktığı ve buna göre yeni uygulama yöntemlerinin bulunduğu bu mesleğimizde sektör uygulamalarından uzak kalmak akademisyenlerin düşünce ve bakış açılarını köreltiyor. En azından kendini tekrarlayan ve eski uygulamalar ile günceli yakalamak zor. Hatta bugünkü öğrenci profili yani Z kuşağı insanıyla iletişim kurmak ve onlara mesleği öğretmek çok daha zor.

Zaten bugünlerde yaşanan pandemi lise eğitimine benzemeye başlayan üniversitelerin eğitim yöntemlerini sorgulamaya itti. Nitelikli ve vizyonu olan üniversitelerin bu süreci doğru değerlendireceğini düşünüyorum. 
İçmimarlık dünyasındaki yolculuğum Bilkent Üniversitesinde başladı. Eğitimimizin bir parçası olan stajlarda ve onun dışındaki zamanlarda gönüllü çalışmalarım oldu. Mezuniyet sonrası 2 yıl yurtiçi ve yurt dışında aktif olarak çalıştım. Bu dönemlerde bazen büyük ölçekli bazen de küçük ölçekli işlerle uğraştım. Özellikle yurtdışı deneyimi içmimarlık mesleğinin sırf tasarım işi olmadığını gösterdi. Ama hepsi bana önemli deneyimler kattı. Üniversitede çalışmaya başladıktan sonra özellikle bu deneyimlerim çok yararlı oldu. Akademik yaşantım süresince yaptığım projeler ve danışmanlıklarda içmimarlık tasarım ve uygulama bilgimin güncel olmasını sağladı. Bu süreç yani içmimarlık yolculuğum aslında çok engebeliydi, çünkü bugün bile geçerli olan ama özellikle o dönemlerde toplumun içmimarlık mesleğini bilmemesi ve tanımaması nedeniyle komik yaklaşım ve konuşmalarla karşılaştım. Bu engellerin temelinde bir algı yanılması yatmakta O da içmimarlığın aslında mimarlık olduğu algısıdır. Özellikle temel alan, bilgi, beceri ve uygulama alanları olarak birbirinden çok uzak meslekler. Ancak Türkiye’de bu uzaklıkları yakınlaştırmaya çalışıyorlar. Bu çaba sonucu meslek adamları ve meslek odaları karşı karşıya gelmeye başladı.

“İçmimarlık meslek değil”, “siz de zaten mimarsınız”, “sizin yaptığınız işi biz zaten yapıyoruz size ne gerek var” gibi söylemler bazen gülüp geçilen bazen hırslandıran bazen de çok üzüldüğünüz söylemler olmakta. Hele hele akademisyenseniz ve onlarca öğrenciye bir mesleğin değerini ve ruhunu öğretmeye çalışıyorsanız, bu tür art niyetli söylemlerden çoğu zaman etkilenebilirsiniz. 

Ancak bütün bunlara rağmen özellikle 2000’li yıllarda özgün ve nitelikli iç mekanların talep görmesi ile patlayan içmimarlık hizmetleri, nitelikli ve çok değerli içmimar tasarımcı ve firmaların tanınmasını sağladı. Bugün çok önemli sayıda içmimar mesleğini nitelikli bir biçimde gerçekleştirmektedir.
   
Bir içmimar olarak mesleğinizi nasıl tanımlarsınız?

En uzun süre odamızın başkanlığını yapan Turgut Kaçar bir çalışmasında içmimarlık tanımı yapmıştı. Bu tanım içmimarlığı açıklayan en güzel tanım olarak görmekteyim. “İnsanların gereksinimlerini karşılamak amacıyla, belirlenmiş mekânların pratik, estetik ve sembolik işlev açılarından ele alan, insanların fiziksel ve ruhsal özellikleri ve eylemlerine uygun olarak iç mekânları tasarlayan bir meslek alanıdır.” Bu tanım içmimarlığı birçok kişinin tanımladığı biçimiyle mimarlığın bir uzmanlık alanı değil, binadan bağımsız olarak yaşanılan çevrede her “iç kavramının” içmimarlığın işi olduğunu anlatır. En önemlisi ise, içmimarlığın öznesinin insan ya da kullanıcı olduğuna vurgu yapar. Buradaki özne olan insanın, diğer bütün tasarım mesleklerinden farklı olarak, kişi olarak pratikleriyle fiziksel, fizyolojik ve duygusal yapılarıyla tasarımın içine alınmasıdır. Bugün sektörde içmimarlığı bu boyutuyla ele alan çok az sayıda tasarımcı var. İçmimarlık mesleğini sunan birçok farklı mesleğe mensup kişiler tasarımın bu boyutunu ise hiç düşünmemektedir.

İçmimarlık mesleği bugün önemli sorunlarla uğraşmaktadır. Sektörde her ne kadar çok öne çıkmasa da meslekler arasındaki yetki sorunu, uygulama alanlarındaki önemli ihlaller meslek odalarını karşı karşıya getirmektedir. Herkesin “ben yaparım ne olacak” dediği bir sektörde birçok meslektaşımla bir arada işler yaptık. Şunu gördüm, İçmimarlık mesleğinin iki yönü var. Birincisi, “Bina Sanatı” odaklı birçok meslek alanının da katıldığı yapım işleriyle gerçekleşen bir içmimarlık hizmeti. Genel anlamda yapılan mekan planlaması, ince mimarlık detaylarının çözümü ve desteği ile yürüyen bu alanda en önemli eksik “İçmimarların yapı üretim sürecinde” yer almamasıydı. Bugün içmimarların “imza hakkı” dediği ama kimsenin içeriğini bilmediği bir süreç. Bina yapım sürecinde birçok meslek alanının bina projesine dahil olduğu, ancak kullanıcı odaklı düşünülmeyen iç mekan öğelerinden söz ediyorum. Mekanların kapı konumları, açılış yönleri ve malzemeleri, ısıtma sistemlerinin konumları ve malzeme seçimleri, elektrikle ilgili tesisatın mekan içindeki konumu, adetleri ve malzeme seçimleri, özellikle ıslak hacim ve mutfakların planlanması, donanım ve malzeme seçimleri ve nihayetinde iç mekanların renk seçimleri, işte bunlarda içmimarların çok önemli katkıları olur. Şuan böyle yaklaşım ya da istek dillendirilmemeye çalışılıyor. Oysa ki bu yaklaşımın olmaması nedeniyle birçok kişi sahibi olduğu mekanı daha yeniyken değiştirmekte, kendine özel işlevsel ve estetik çözümler üretmeye çalışmaktalar. Daha yeni biten, hiç kullanılmayan ama satın aldıkları konutları ya da işyerlerini kendi gereksinim, istek ve beğenisine göre yeniden düzenlemek isteyen kullanıcıların harcadıkları emek, para ve zaman. Bunun ülkemize maliyeti her yıl yüz milyonlarca lira. Bu parayı daha mekanları kullanmadan çöpe atıyoruz. Bu uygulama alanının yasal zeminin olması ve mutlaka yasal mevzuatların hazırlanması gerekmektedir. Anlayacağınız bina ve yapım işlerinde günceli yakalamalı ve mevcut gidişatı daha akılcı ve sürdürülebilir hale getirmeliyiz.

İçmimarlığın ikinci yönü ise (ki benim tercih ettiğim) kişiye özel, projeye uygun özgün çözümler üretmek. Bir anlamda kişiye özel ve kişinin isteklerine uygun dikilmiş kıyafet gibi: Haute Couture. Burada tek uygulama alanı bina iççindeki mekanlar değildir. Her türlü “iç” kavramını oluşturan mekan uygulama alanımızdır. Bir kara-hava-deniz taşıtlarının içleri, karavan, vagon, çadır, anfi tiyatro, avlu, vs. gibi iç kavramını oluşturan her şey aslında benim uygulama alanımdır. Bu anlamda sadece bina içindeki mekanlar, içmimarlığı kısıtlayan ve dar bir sınırlılık içine hapseden bir uygulama alnıdır. İçmimarlığın bu yaklaşımı, kendini tekrarlanmayan tasarımlar, yaratıcılığı ön plana çıkaran, tek ve kişiye özel olanı, biricik olanı ve o güne kadar görülmemişi ortaya koyan bir yaklaşımı bize anlatır. Bu yaklaşım içmimarlığın zor kısmıdır. Çünkü hem emek hem de ciddi bir mesai gerektirir. Üstüne yetenek ve yaratıcılığı da koymanız gerekir. Mekanda estetik olanın yanında kişiye ait olanı arar ve yaratırsınız. Kısacası mekanda atmosfer oluşturup ona değer katarken aynı zamanda “iç”e ruhunu da üfler. Bu nedenle içmimar ile çalışmak iç mekanları diğerlerinden farklı kılar ve kullanıcısına özel hissettirir.

Bugün, Türkiye’de tasarım ve inşaat sektöründe içmimarlık mesleğinin katkısı artmakla birlikte uluslararası düzeydeki verilere ulaşamamıştır. Bunun en önemli nedeni, öncelikle yasal mevzuatların dışında bırakılmamızdır. Buna toplumsal ve ekonomik yapımızın değişmesi, mesleğin yanlış tanınması ve tasarım alanındaki eğitimin hızla değersizleştirilmesini rahatlıkla ekleyebiliriz. Artan bölüm sayıları ile artan öğrenci kontenjanları sonucu sektörde mesleğini, meslek uygulamasının ne olduğunu bilmeyen, en önemlisi etik davranış değerlerinden yoksun ama “her işi ben yaparım” diyen bir insan grubu oluşmuştur. Bu grup hem inşaat sektöründe niteliksiz hizmet sunmakta hem de tasarım alanlarında yer alan meslekleri karşı karşıya getirmektedir.
Aslında, bütün bu sorunların aşılmasının eşiğinde sayılırız. Üniversitelerde programların akreditasyonu ile Mesleki Yeterlikler uygulamalarının başlaması, meslek kuruluşlarının yapılarının düzenlenecek olması, sektörlerde düzeni zaman içinde sağlayacaktır. Bu aşamada her meslek gibi mesleğimizin eğitimine ait ulusal bir akreditasyon derneği kurulmuş olup, ulusal yasa hazırlıklarına başlanmıştır.

İç mekanı tasarlarken süreç nasıl işliyor? Sosyal mesafe kavramı iç mekanlardaki düzeni nasıl etkileyecek?

Tasarım aslında kapsayıcı bir terimdir. Tasarımı bir yöntem olarak kabul eden ve buluş yapan her meslek, yeniyi farklıyı ve o güne kadar görülmemişi ortaya koymaya çabalar. Burada kritik nokta tasarımı yöntem olarak benimseyen kişilerin yaratıcılıkları, becerileri ve etik anlayışıdır.  Bu açıdan değerlendirirsek, içmimarlıkta tasarım diğer mesleklerden biraz farklı işler. Ben bu süreci 3’e ayırmayı tercih ediyorum. Birinci aşama yaratıcılık aşaması tasarımla ilgili veri ve bilgilerin toplandığı, eskizlerin ve çizimlerin yapıldığı ve müşterilerle görüşülerek projenin geliştirildiği bir aşama. Bu aşamada başrol oyuncusu ya da biraz önce söylediğim şekliyle öznesi insan yani kullanıcıdır. Onun gereksinimlerinin dışında ve ötesinde kişisel istek ve beğenilerinin belirlenmesi ve tasarımda kullanılması tasarımcının en önemli sorumluluğudur. Bu sorumluluk kullanıcın mekana kendini yakın hissetmesini ve mekanı aktif kullanmasını sağlar. Düşünün tasarlanmış bir mekan kullanıcısı tarafından ya kullanılmıyor ya da hemen kendine göre değiştiriliyor. İşte bu içmimarın başarısızlığı anlamına gelir. Bu nedenle ilk aşama çok önemlidir. Okullarda bu becerinin geliştirilmesine çalışılır. İkinci aşama organizasyon aşamasıdır. Bu aşama yaratım aşamasıyla birlikte eş zamanlı yaşanır. Maliyet, üretim, organizasyon ve sözleşme gibi işin yapımına yönelik süreci oluşturur. Yani üretim ve uygulama ile ilgili düzenlemeler ve anlaşmaların alt yapısı hazırlanır. Ve müşterinin projeyi kabulü ve hizmet sözleşmesini imzalamasıyla devreye girer. Üçüncü ve son aşama ise uygulamadır. Malzeme ve donatımların temini, üretimi ve şantiyede montajlarının yapılması tasarım sürecinin en önemli, uzun ve kritik aşamasıdır. İdealize olarak çizilen projeler ve üç boyutlu görüntüler bu süreçte 1/1 ölçekte uygulanır. Kullanıcı ile doğrudan temas ettiği için hata payı yoktur. İçmimarlıkta yarım santim büyük hata, yarım milim küçük hata olarak kabul edilir. Bu aşamada tasarlanan mekanın iyi ve güzel olması malzeme, işçilik ve üretilen özgün ve doğru detaylarla mümkündür. Özensizlik mükemmel olan bir tasarımı rezil hale getirebilir. Bu aşama tasarım sürecinin en uzun aşamasıdır. Yaratım aşamasında 4-5 gün harcanıyorsa üretim ve montaj aşamasını içeren uygulama 3-4 hafta sürer. Dolayısıyla bir projenin başlamasından anahtar teslimine kadar içmimar bu süreci planlar, düzenler ve kontrol eder. Yani böyle yapmalıdır. Ancak bu yolla nitelikli mekanların kağıt üzerinden gerçek hayata geçişi mümkün olur. Ayrıca içmimar, kişinin önerdiği bir mekanda, onun önerdiği işlevi, ona özel ve onun gereksinim, istek ve beğenileri doğrultusunda tasarladığı için bu tasarımı başka bir yerde kullanması imkansızdır.

Sosyal mesafe konusuna gelince o apayrı bir öykü anlatıyor bize. Bu durum içmimarlık mesleğini ve tasarımı derinden etkileyecektir. İçmimarlık tasarım sürecinde zaten birçok yapısal, binaya ait ve yasal kısıtlarla uğraşmaktadır. Bunlara ek olarak bir de pandemi nedeniyle belirlenen ölçü kısıtlılığı eklenmiştir.

Öncelikle ölçü standartlarının belirlendiği birçok kitap işlevsiz hale geldi. Bunlar gibi içmimarlık alanında sıklıkla kullandığımız Human Dimension and Interior Space kitabındaki insan-insan, insan-mobilya ve mobilya-mobilya ilişkilerindeki ergonomi ölçütleri güncellenmesi gerekiyor. Ergonomi içmimarlık için en önemli kavram. Mekan içinde yaşayan insanın fiziksel ve fizyolojik konforu buna bağlı. Belki de en önemlisi, bina içindeki mekanlardaki hacimlerin boyutları değişecek. Yani mekan yükseklikleri ve buna bağlı olarak kat yükseklikleri. Türkiye’de buna dikkat edilmiyordu. Daha fazla kat olması için kat yükseklikleri minimum ölçüde hesaplanıyordu. Ama şimdi sosyal mesafe var ve bu mesafe önce insan-mekan arasındaki ölçüsel değerleri etkileyecek. Bir kullanıcının bir saat içinde tükettiği havanın hesabı yapılacak metreküp cinsinden. Hele bunun restoran, satış mağazası ya da market olduğunu düşünün. Eski anlayış ve tasarım verileri artık işlevsiz kaldı. Bu noktada içmimar, ona mimarın ve inşaat mühendisinin ona sunduğu bina ve yapı olanaklarına bağlı kalarak tasarım yapabilmekte. Yani içmimar tavanı ya da döşemenin yüksekliğini belirleyemez. Bu nedenle bu iki meslek grubunun eğitim ve uygulamalarında yaklaşım değişikliği ve en önemlisi imar yönetmeliklerinde yasal düzenlemelerin yapılması şarttır.

Şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki inşaat sektöründe ve bina sanatında unutulan insan, ne yazık ki pandemi sürecindeki kurallarla hatırlanmış durumda. Her kişi girdiği mekanlarda öncelikle diğer insanların konumunu ve durumunu kontrol etmekte, daha sonra mekanda pratik ve estetik deneyimini yaşamaktadır. İçmimarlar kadar bina sanatına hizmet eden diğer meslek alanlarının da bu konuda farkındalık içinde olması gerekmektedir.       

Sizce meslekte başarı için yetenek ve bilgiden bağımsız olarak karakter ne kadar önemli? Bir içmimar için olmazsa olmaz özellikler nelerdir?

Günümüzde içmimarlık mesleği için bazı etiketler yapıştırılmış ve en önemlisi meslek bu yolla tanınır hale gelmiş durumda. Bunların içinde neredeyse ilk sırayı içmimarlığın bir kadın mesleği olduğu yönünde. Bugün gerek sosyal medyada ve reklamlarda gerekse de dizilerde yeralan gösterişli ama yanlış imajlar nedeniyle içmimarlık bu yanılgıyı oluşturmakta. Oysa içmimarlık mesleğinde cinsiyet yoktur. Mesleki eğitimi, bilgisi, becerisi ve yeterliği olan ve en önemlisi çalışma azmi olan herkes bu mesleği yapabilir. İkinci sırayı “mimar olamıyorsam içmimar ol” anlayışı. Temel alanı, eğitimi, bilgi, beceri ve yeterlikleri hatta meslek kuruluşu tamamen farklı olan bu iki meslek için “o olmazsa bu olsun” yaklaşımı oldukça hatalıdır.
Bir içmimarın olmazsa olmaz özelliklerine gelince az önce sözüne ettiğim farklılık zaten kendiliğinden ortaya çıkmaktadır. Bir içmimar, çizim yeteneğinin gerektirdiği el-göz-beyin koordinasyonu olan, yaratıcı, zaman yönetimini bilen, sosyolojik ve psikolojik açıdan insanı tanıyabilen, insanla çalışabilme becerisi gelişmiş, hayal kurabilen, üç boyutlu düşünen, sanattan ve sanat eserinden anlayan ve estetik bilgisi gelişmiş biri olmalıdır. Ekip çalışmasına uygunluk bir içmimarının sahip olması gereken önemli kişilik özellikleridir. İnsanla ilgili olduğumuz için iletişim becerisine sahip, sabırlı ve ikna yeteneği olan biri olmalıdır. Bunlar tasarımcı olarak bir içmimarın kişisel becerilerini içerir.

Mesleki açıdan ise içmimarın bilgi ve yeterlikleri, uluslararası içmimarlar federasyonunun (IFI) belirttiği şekliyle; iç mekanların işlevsel ve nitelikli olabilmesine ilişkin sorunları tanımlayarak araştıran ve yaratıcılığını katarak çözen; iç mekana ilişkin yapı ve bina bilgisi, sistemleri ve bileşenlerini bilen, yapı düzenlemeleri, ekipman, malzeme ve donanımına dair uzmanlık bilgilerine sahip, iç mekana ilişkin program, tasarım analizi, hacim planlaması, estetik ve şantiye denetimi konularında hizmet veren; kamu sağlığını, güvenliğini, refahını ve çevresini koruyan ve yaşam kalitesini yükseltmek adına, iç mekan tasarımına dair taslaklar, çizimler ve dokümanlar hazırlayan bir kişi olmalıdır.
İçmimara ait bilgi, beceri ve yeterlikler idealize edildiğinde bunlarla karşılaşılmaktadır. Öncelikle eğitim sonra da meslek kuruluşunun yönlendirmeleriyle bir içmimarın sektördeki varlığı bu özelliklere dayanmalıdır.

Haber / Ayşe Nur Ustaoğlu
 

Yorumlar

Henüz yorum yapılmadı

Bu içeriğe sadece +plus aboneler erişebilir.

Piyasalara dair düşüncelerinizi paylaşmak ve daha fazla yoruma ulaşmak için hemen ABONE OLUN!
ABONE OLUN Zaten bir hesabınız varsa Oturum Açın

En çok okunan haberler

İzmir'de konut satışları %2,7 arttı

14 Mart 2024 Perşembe

Konut satışları 2023'te 17,5 azaldı

19 Ocak 2024 Cuma

İş yerlerine yapılacak kira artış oranı belli oldu

4 Aralık 2023 Pazartesi

Türkiye’de ekim ayında konut satışları azaldı

16 Kasım 2023 Perşembe

Konut Fiyat Endeksi temmuzda yüzde 7,3 arttı

18 Eylül 2023 Pazartesi
İzleme Listesi
Genişlet
İzleme listeniz boş

Favori emtialarınızı hızlı erişim için ekleyin ve son fiyat değişim haberlerini kaçırmayın.


Takip ettiğiniz haber kategorisi bulunmuyor
Bildirim Tercihlerini Düzenle
E-Bülten Aboneliği
En güncel haberleri ve günlük demir fiyatlarını e-posta ve sms olarak almak için kayıt olun.
Şimdi Plus Abonesi Olun!
3 gün ücretsiz deneyin!
Şimdi Abone Olun
Tarafsız Fiyatlar
Haberdar Olun
İl Demir Fiyatları
Yorumlar ve Analizler
Şimdi Abone Olun