Urla Karantina Adası’nın son günlerde gündeme gelmesi ile birlikte İzmir hakkında az bilinen bir haberi daha sizlerle paylaşmak istedik. Kovid-19 sebebi ile yaşadığımız karantina günlerinin bir benzeri uzun yıllar öncesinde İzmir’de yaşanmıştır. Gelin tüm detayları karantina şehrini öğrenelim.
Geçmişte, bu günkü Mithatpaşa Meslek Lisesi, Hamidiye Camii ve Karantina Hamamı’nın önünden sahile inen yolda köşkler ve yalılar, muhteşem bahçelerle dolu evler vardı. Deniz banyoları, iskelesi ve kumsalı olan bir yere sahipti. Geçmiş yıllarda Mithatpaşa Caddesi değil, Yunanca “güzel manzara” anlamına gelen Kalithea Caddesi’ydi adı.
1840’lı yıllardan sonraki belgelerde adını görmeye başladığımız Karantina bölgesi, XIX. Yüzyıl sonlarından itibaren Yahudiler tarafından “Kallithea” olarak anılır. Adını, İzmir’e gelen vapurlar için yapılan Karantina binasından almıştır.
1844 yılında yapımına başlanmış olan Karantina binasında çalışanlar ve yöneticiler için çevrede yapılan ilk evler aynı zamanda bu semtin de çekirdeğini oluşturur.
İzmir rıhtımı için gerekli taşların büyük bölümü burada bulunan büyük kayalıklardan alındığından, kıyıda yol olabilecek bir alan belirir ve bu nedenle 1860’lardan itibaren yerleşme hızlanıp, tatlı içme sularına sahip kuyularıyla da ünlü bu mahalle şehirle birleşme belirtileri gösterince, Karantina binaları 1896 yılında Urla ilçesi İskele mevkiindeki adaya taşınır.
Karantina, 1885 yılında İzmir’de muhtarlık teşkilâtı kurulması sırasında “İzmir Karantinası” adıyla var olan mahallelerden birisidir. 1891 yılında 517 evin olduğunu bildiğimiz Karantina, nüfusun artmasıyla önceleri Karantina İslâm ve Karantina Rum adlarıyla; Cumhuriyetin ilk yıllarında ise Birinci Karantina ve İkinci Karantina adlarıyla iki büyük mahalleye ayrılır.
Sonraki yıllarda bu mahallelerden biri Hatay semtine dahil olurken, diğeri ise Küçükyalı olarak söylenir olmuştur.
Semte adını veren “Karantina” sözcüğü aslı İtalyanca “Quarantina”dan gelmektedir. Özellikle Orta Çağ’da sık görülen salgın hastalıklara karşı bazı önlemler alınmaya başlamıştır. Bunlar arasında en sık görülen uygulamalardan biri de “Kapalı bir yerde, yedi gün boyunca gözetimde tutmak”tır.
Sözünü ettiğimiz salgın hastalık dönemlerinde şehirleri silahlı muhafızlar korumuş, girişler çıkışlar kontrol altına alınmıştır. Bu konudaki en önemli uygulama 1349 yılında Venedik’te görülür. Bu uygulamada Venedik açıklarına gelen gemiler kırk gün bekletilmeye başlar. Bu nedenle de uygulama bu adı kırk sayısından alır.
İlk karantina merkezi de 1423 yılında yine Venedik'te, “Lazaretto” adıyla kurulur.
Tüm bu gelişimin sonucunda günümüzde Karantina ve Küçükyalı sanki ayrı semtlermiş gibi düşünülürse de Küçükyalı, Birinci Karantina'nın sonradan aldığı addır.
1996 yılında Küçükyalı semtinde oturanların oluşturduğu bir hareket oldukça çok sayıda imza toplayarak "Küçükyalı adının kaldırılarak yeniden Karantina olması" talebinde bulundular. Konak Belediyesi de bu harekete olumlu bakışla katıldı.
Bazı sıkıntılar çıkınca bu kez hiç olmazsa durağın adının değiştirilmesi düşünüldü. Ancak yerel seçimler bu düşüncenin bir zaman için gündemden kalkmasına neden oldu...
(Kaynak: "İzmir'i İzmir Yapan Adlar" Sayfa: 150, İBB Kent Kitaplığı No: 55, İzmir 2008)
Yorumlar
Henüz yorum yapılmadı